AYDIN AKTAŞ'ın BLOGU

Cuma, Şubat 29, 2008

28 ŞUBAT ÖNCESİ VE SONRASI

28 Şubat 1997'de, büyük oğlum beş yaşındaydı. Bugün aradan 11 yıl geçtikten sonra, onu artık kucağımda taşıdığım günler çok geride kaldı... Onlara çok şey hissettirmemeye çalıştık. O günlere dair hafızalarında kalan bazı geceler, apar topar büyükannelerine yapmak zorunda kaldığımız ani gidişlerdir sanırım. Bir de her kapı çalındığında onlara öğrettiğim gibi hızla antreye kaçmaları -bu bir oyundu ve ismi yabancı'ydı-, kapıyı asla kimseye açmamaları... Kapıları ve perdeleri indirdiğimiz o günler... Barikatlar, panzerler ve hepsi de birer Robocop'u andıran uzun boylu polisler, bindiğim uçaklardan bütün yolcuların huzurunda tekrar geri indirilerek geçirdiğim onur kırıcı üst aramaları, kimlik kontrolleri, ben toparlamaya çalıştıkça savrulan ve saçılan çantalarım... Kendimi hep uzun ve güçlü bulurum oysa. Yanıp sönen tepe lambalarıyla; peronları, hava limanlarını kesen sivil görevliler ve hayret, kollarıma girip tuttukları zaman, havada bir kağıttan heykel gibi götürülüşüm. Hepimiz için sinir törpüsüne dönüşen gözaltılar, ihbar var deyip bir müddet tuttuktan sonra, özür dileyip salıvermeler... Çay kahve alır mıydınız? Hayır bir an evvel evime gitmek istiyorum...Ev'in imha edildiği bir süreçtir 28 Şubat. Her birimiz camdan birer fanusta oturup, deşifre edilmiş hayatlarımız içinde, her an kontrole açık bir durumdaydık. 28 Şubat, toplumsal bir otopsi deneyimi gibiydi. Otopside üç boşluk açılır: Kafasında ne var, kalbinde ve karnında ne taşıyor? İnsanları açıp, kafalarını, kalplerini ve karınlarını yeniden yazmak, insanları yeniden üretmek, onları adeta klonlayarak itaatkar birer nesneye dönüştürmenin öyküsüdür 28 Şubat... Düşünüyorum da en çok özür dilemeyi öğretmiş bana ve arkadaşlarıma... Özür dilerim, böyle olduğum için özür dilerim...Ardından hayatımda kayıtlı olduğum tek parti olan Refah Partisi'nin, seçimlerden birincilikle çıkmasının akabinde, paldır küldür ve yasadışı bir şekilde kapatılması. At nalı büyüklüğünde gazete manşetleri: "TOPYEKUN SAVAŞ"... Kiminle? Sadece Refah Partisi ile değil, inançlı ve yerel değerleri haiz, herkesle, Anadolu ile... Cumhuriyet Savcısı'nın kamuoyuna gizli olarak hazırlanması ve görülmesi gerekirliği kanunla ifade edilmiş hazırlık soruşturmasını, basın toplantısı ile adeta bir şov şeklinde deklare ettiği günler. "Metastaz yapmış ur'lar". Kim? Bizler, yani halk... Böylesine siyah ve kirli günlerdi on yıl kadar önce yaşadıklarımız..."Birinci Tehlike" adı verilen inançlı kesimlerin topyekun sindirilmesi operasyonuydu bu. "Balans ayarı" diyordu komutanlar, oysa düpedüz el koymaydı bunun adı. Savcılar ve hakimler hazırolda brifing alıyorlardı. Ülke hepten hazırol! Mankenlerin mayo defilesine çıkarken, 10.yıl marşı ve Atatürk resimleriyle podyumlarda eserek, çağdaş kadınlık dersini verdiği trajikomik görüntüler..."Bu kadına haddini bildirin" emriyle önce Meclis'ten, ardından vatandaşlıktan atılan arkadaşım Merve Kavakçı. Ve önlerine panzer dayalı Liseler, Liseler... Küçükköy İmam Hatip Lisesi'nde derse girmek isteyen öğrencilere yollanan keskin nişancılar, Bursa'da okul kapılarına kurulan barikatlar, göz yaşartıcı bombalar arasında hayat bilgisi dersleri...Bakan Meral Akşener'i, daha fazla ileri giderse yağlı kazığa oturtmakla tehdit eden pervasız komutan... Bunun üzerine Bakan'ın İstanbul Çarşamba semtinde başlattığı sarık avı operasyonları. Sokakta dolaşan sivil insanlara yönelik takipler. Batı Çalışma Grubu adı verilen yasadışı teşekkül ile, yorgancıdan marketçiye, kebapçıdan su tesisatçısına kadar fişlenen herkes... Hepimiz. Sanki George Orwell'in romanındaki "Büyük Birader"in amansız takibi altındaydık, hepimiz, herkes. Evinde biblo bulunur mu? Kolonya kullanıyor mu? Karısını dansa götürüyor mu? Daha neler neler, ama hepsini yaşadık işte...Sanki siyah, simsiyah bir buldozer geçiyordu üzerimizden. 12 bin memurun işine son verildi. 30 bin civarında dava açıldı 2002'ye kadar örtü yasağı bağlamında. 3500 civarında lise-üniversite öğrencisi, ülkeyi terk etmek zorunda kaldı, okullarına devam edemedikleri için...28 Şubat, açık bir halk düşmanlığıdır.

SİBEL ERASLAN

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home