AYDIN AKTAŞ'ın BLOGU

Cumartesi, Şubat 02, 2008

YOKSULLUĞUMUZ TEK ZENGİNLİĞİMİZDİR

“Allah zengin siz yoksulsunuz”
(K.Kerim)

Yaşıyor olmak, kazanıyor ve kaybediyor olmaktır bir bakıma. Kazancı da kaybı da beraber yaşıyor insan. Her kazanç aynı zamanda bir kaybı da beraberinde getiriyor. Ama insan bunu idrak edemiyor çoğunlukla. Kazancı ve kaybı sağlıklı değerlendiremiyor. Bir çok kazanç bilinen şey köklü yitirişleri getirebiliyor. insanın kazanç bildikleri düpedüz bir kayıp olabiliyor bazen. Bazen kazandığı şeyler bitiriyor insanı. Ürettiği şeyler ele geçirdiği mal, şan-şöhret, makam çoğu kere terbiyesiz kılıyor insanı; müstağni kılıyor. Büyük kayıplar büyük bilinen kazançlar sonucu geliyor. insan olma halini bozuyor bu çeşit kayıpları insanın. Bu yüzden neleri kazanıp neleri kaybettiğinin hesabını iyi yapmalı insan.
Yoksulluk muhtaç olma halidir; zenginlik ise muhtaç olmama hali. Bu noktada mutlak bir muhtaç olmama hali mümkün değildir insan için. En varlıklı insanın bile havaya suya yemeye ihtiyacı vardır. Azgınlaşmaların temelinde yoksulluğunu idrak edemeyiş yatmaktadır. İnsan çoğu zaman hayat içerisinde elde ettiği varlıkla yoksulluğunu unutmakta ve bu unutuş varoluş sebebini unutmayı getirmektedir. İnsanın yaratıcıya kafa tutma tavrı da hep bu yoksulluğunu unutma
halinin sonucudur. Yaratıcıya muhtaç olmadığını kabul eden insan elbette insanlara karşı da bir tekebbür ve istiğna hali içerisinde olacaktır. Kazandığı mal makam ve şöhret kimi kere kulluğu kimi kere sevgiyi kaybetmesini getirecektir. Kendini varlıklı sayanın yoksulluğu ne trajiktir oysa. Yoksulluğunun bilincinde olmayanın
yoksulluğu ne acıdır. Bu yüzden müstağnilik insanı bitiren en ölümcül hastalktır. Kazancakis “Yeniden Çarmıha Geriliş’te yoksul papaza “tek sermayemiz yoksulluğumuzdur” cümlesini söyletir. Evet en büyük kazanç yoksulluğunun bilincinde olmaktır. “Ben tamam oldum ben kemale erdim” diyenler yoksulluklarını yitirmiş sermayesiz kalmışlar; tükenmişlerdir. “Kim yeni terleyen
bıyığına sakalına sevdalanmışsa ömür boyu o daireden çıkamaz
” demişti.Hafız.
İnsanı müstağnilikten kurtaracak tek kapı yoksulluğunun bilincinde olma kapısıdır. İnsanı keşfetmek yoksulluğunu fark etmekle; onu içinde duymakla başlar çünkü. İnsanı da anlamaz müstağni insan; insanı da tanımaz. Kendisi dışında kimseyi ciddiye almaz. Esaretler müstağniliğin egemen olduğu toplumlarda daha katmerlidir. Kimseyi ciddiye almayan bireyci insan, toplumsal baskılara karşı topyekün bir direniş bilincinin ve hareketinin önünde engel olmaktan başka bir işlev görmeyecektir.
Yoksulluğunun bilincinde olmak arıyor olmaktır; soruyor olmaktır.
Pazarlıksız olmaktır; komplekssiz olmaktır. İnsanlara değer vermektir. Yoksulluk bilincini yitirmi insan için aramak; sormak ve köklü ilişkiler yoktur. Yolumuz yoksulluk yolu olmalıdır. Yolumuz yoksulluğunun bilincinde olan insanların yolu olmalıdır. Mütekebbir insana karşı durabilmek için;”gölge etme başka ihsan istemez” diyebilmek için; namerde muhtaç olmamak için varoluşsal yoksulluğumuzu fark etmemiz gerekmektedir.
***
Çevremde yoksulluğunu yitirmiş insanlar gördükçe;birbirlerinin kapsını çalmayan, birbirlerinden bir şey istemeyen,birbirlerine selam vermeyen insanlar gördükçe bu insanların yitirilmiş hayatlar olduğunu anlıyor; kahroluyorum. Ve “Allah’ım yoksulluğunu yitirmiş bu insanlara acı!..” diyorum sadece.

Bülent SÖNMEZ

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home